Timothy Morton’ın “hipernesne (hyperobject)” kavramı, gezegenimizi ve varoluşumuzu şekillendiren, ancak insan algı ve ölçeğini aşan varlıkları tanımlar. Küresel ısınma, radyoaktif atıklar veya plastik atık yığınları gibi örneklerle açıklanan hipernesneler, mekân ve zamanda öylesine geniş bir alana yayılırlar ki, bütünlüklerini kavramak veya onlardan tam olarak kaçınmak imkansız hale gelir. Modern medeniyetin temel taşı olan beton da, şaşırtıcı bir şekilde bu tanıma uyan, etkileri derin ve yaygın bir hipernesne olarak görülebilir.

Morton’a göre hipernesneler beş temel özelliğe sahiptir ve betonun bu özelliklerle nasıl örtüştüğünü anlamak, onun bir hipernesne olarak neden tanımlanabileceğini açıklar:

1. Viskozite (Yapışkanlık): Hipernesneler, temas ettikleri her şeye yapışır ve nüfuz ederler. Onlardan kaçınmak veya etkilerinden sıyrılmak zordur. Betonun viskozitesi, fiziksel yapışkanlığının ötesinde, modern yaşamın dokusuna ne kadar derinlemesine işlemiş olmasında yatar. Şehirlerden altyapıya, barajlardan konutlara kadar beton her yerdedir. Betonun üretim süreçleri, tedarik zincirleri ve nihai ürünleri ekonomik, sosyal ve ekolojik sistemlere geri döndürülemez bir şekilde bağlanmıştır. Betonun çevresel ayak izi, toplumun her kesimini etkiler ve bu etkilerden kaçınmak neredeyse imkansızdır. Beton, modern varoluşun “yapışkan” bir bileşeni haline gelmiştir.

2. Yerel Olmama: Hipernesneler, zaman ve mekânda öylesine büyük ölçekte dağılmıştır ki, onların bütünlüğü tek bir yerel tezahürde kavranamaz. Beton da tek bir bina veya yapı elemanı değildir. Beton, küresel bir endüstrinin ürünüdür; ham maddeleri (çimento, agrega, su) dünyanın dört bir yanından gelir, farklı coğrafyalarda üretilir ve gezegenin yüzeyine yayılmış sayısız projede kullanılır. Bir şantiyede gördüğünüz beton yığını, bu devasa küresel ağın sadece küçük, yerel bir parçasıdır. Betonun toplam etkisini (üretiminin küresel enerji talebi, nakliyesinin karbon ayak izi, farklı ekosistemler üzerindeki birikmiş etkileri) tek bir noktadan veya tek bir anda kavramak mümkün değildir. Betonun gerçek ölçeği ve etkisi, yerel deneyimlerimizin çok ötesine uzanır.

3. Zamansal Dalgalanma: Hipernesneler, insan yaşam sürelerinin çok ötesinde, jeolojik veya derin zaman ölçeklerinde var olurlar. Beton yapılar on yıllarca, hatta bazı durumlarda yüzyıllarca ayakta kalabilir. Ancak betonun zamansal boyutu bununla sınırlı değildir. Betonun ana bileşeni olan çimentonun üretimi, milyonlarca yılda oluşmuş kireçtaşının çıkarılmasını gerektirir. Betonun kürlenmesi ve dayanım kazanması belirli bir zaman alırken, zamanla bozunması, ufalanması ve içerdiği maddelerin (kimi zaman zararlı) çevreye salınması çok daha uzun sürelere yayılabilir. En önemlisi, beton üretimi sırasında atmosfere salınan yüksek miktardaki karbon dioksit, küresel iklim değişikliğine on yıllar ve yüzyıllar boyunca etki ederek gezegenin zaman işleyişini değiştirir. Betonun zaman çizelgesi, insanlık tarihini ve hatta jeolojik süreçleri kapsayan dalgalanmalar sergiler.

4. Evreleme: Hipernesneler, algımızın ötesindeki daha yüksek boyutlu bir uzayda var oldukları için, bize farklı zamanlarda farklı “evreler” veya görünümler halinde görünürler. Betonu da yaşam döngüsünün farklı evrelerinde deneyimleriz: toz halinde çimento ve agrega, sıvı ve şekillendirilebilir karışım, sertleşmiş ve taşıyıcı bir malzeme, zamanla çatlayan ve bozunan bir yüzey ve nihayetinde yıkım molozu veya atık yığını. Betonun bu farklı halleri ve durumları, onun bütünlüğünü tek bir anda görmemizi engeller. Sadece belirli bir evresine tanık oluruz ve bu evreler arasındaki geçişler, betonun algımızın ötesindeki karmaşıklığını ve çok boyutluluğunu gösterir.

5. Nesnelerarasılık: Hipernesneler, birden fazla nesne arasındaki karmaşık ilişkiler ağı tarafından oluşturulur ve varlıkları bu ilişkiler aracılığıyla ortaya çıkar. Beton da saf veya izole bir madde değildir. Kum, çakıl, kireçtaşı gibi doğal malzemelerin, suyun ve çeşitli kimyasal katkı maddelerinin birleşimiyle oluşur. Üretimi, enerji santralleri, madenler, nakliye araçları ve inşaat makineleri gibi sayısız diğer nesneyle derinlemesine bağlantılıdır. Beton yapılar, içinde yaşayan insanlar, kullanılan enerji sistemleri, etkileşimde bulunduğu hava, su, toprak ve canlılar gibi çevresindeki diğer tüm nesnelerle sürekli etkileşim halindedir. Betonun etkileri ve varlığı, bu geniş ve karmaşık nesnelerarası ilişkiler ağı içinde dokunur ve bu ağ, betonun bir hipernesne olarak “ayak izini” oluşturur.

Sonuç olarak beton, sadece fiziksel bir yapı malzemesi olmanın ötesinde, Morton’ın hipernesne tanımının tüm özelliklerini taşıyan güçlü bir örnektir. Zaman ve mekândaki devasa boyutu, modern yaşamın her yönüne nüfuz eden viskozitesi, insan zaman ölçeğini aşan zamansal varoluşu, farklı evrelerde ortaya çıkan karmaşıklığı ve sayısız diğer nesneyle olan derin bağlantıları, betonu modern dünyanın en belirgin ve etkili hipernesnelerinden biri yapar. Betonu bir hipernesne olarak tanımak, onun sadece bir inşaat malzemesi olmadığını, aynı zamanda gezegenimizin ekolojisi, iklimi ve hatta toplumsal yapısıyla iç içe geçmiş, kavranması zor ve etkileri yaygın küresel bir varlık olduğunu anlamamızı sağlar. Bu anlayış, betonun üretimini, kullanımını ve bertarafını yeniden düşünmemiz ve daha sürdürülebilir bir gelecek için betonla ilişkimizi yeniden şekillendirmemiz gerektiğinin altını çizer.

Loading

BetonveCimento.com için Patreon üzerinden destekte bulunmak ister misiniz?
Become a patron at Patreon!

By Yasin Engin

İnş.Yük.Müh. olan Yasin Engin, lisans ve yüksek lisans eğitimini Boğaziçi Üniversitesi'nde tamamlamıştır. 16 yıldır beton ve çimento sektöründe çalışmaktadır. Web sitesindeki tüm yayınlar Yasin Engin tarafından paylaşım amacıyla hazırlanmıştır. Yayınlar kaynak gösterilerek kullanılabilmektedir. (yasin.engin@gmail.com)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlginizi Çekebilir
Ağaçların karbon tuttuğu ve betonun karbon saldığı inancı oldukça yaygındır.…
Cresta Posts Box by CP