Yönetmelik taslağı Temmuz 2025 itibarıyla görüşe açılan Türkiye Emisyon Ticaret Sistemi (ETS), sera gazı emisyonlarının izlenmesi, raporlanması ve doğrulanması ile Emisyon Ticaret Sistemi’nin uygulanmasına dair usul ve esasları düzenlemektedir. Bu Yönetmelik, özellikle inşaat ve inşaat malzemeleri sektörünü, Ek-1’de belirtilen faaliyetler kapsamında doğrudan etkileyecektir.

Türkiye Emisyon Ticaret Sisteminin Kapsamı ve Yapısı

Yönetmelik taslağının temel amacı, sera gazı emisyonlarına net sıfır hedefine uygun bir üst sınır belirleyerek, tahsisatların alınıp satılması yoluyla emisyon azaltımını teşvik etmektir. Sistem, özellikle Kategori B ve Kategori C tesisleri kapsar. Kategori B tesisler, biyokütleden kaynaklanan CO2​ hariç, transfer edilen CO2​ dahil, yıllık emisyonu 50.000 ton CO2​ (eşdeğer)’den fazla ve 500.000 ton CO2​ (eşdeğer)’ye eşit veya daha az olan tesislerdir. Kategori C tesisler ise yıllık emisyonu 500.000 ton CO2​ (eşdeğer)’den fazla olan tesislerdir.

ETS kapsamında faaliyet gösteren işletmelerin, sera gazı emisyonuna neden olan faaliyetlerini yürütebilmeleri için İklim Değişikliği Başkanlığından sera gazı emisyon izni almaları zorunludur. Bu izin, verildiği tarihten itibaren beş yıl süreyle geçerlidir ve işletmelerin bu sürenin bitiminden en az 6 ay önce yenileme başvurusu yapmaları gerekmektedir.

Sera gazı emisyonlarının izlenmesi, raporlanması ve doğrulanması da Yönetmeliğin önemli bir parçasıdır. İşletmelerin, sera gazı emisyon izleme planı hazırlayarak emisyonlarını bu plan ve Başkanlıkça belirlenecek usul ve esaslar çerçevesinde izlemeleri gerekmektedir. Her yıl 30 Nisan’a kadar bir önceki yılın emisyonlarını ve faaliyet seviyelerini Başkanlığa raporlamak zorundadırlar. Bu raporların Başkanlığa gönderilmeden önce akredite doğrulayıcı kuruluşlar tarafından doğrulanması zorunludur.

İnşaat ve İnşaat Malzemeleri Sektörüne Etkisi

Türkiye Emisyon Ticaret Sistemi’nin inşaat ve inşaat malzemeleri sektörüne etkisi, sektördeki tesislerin enerji yoğunluğu ve sera gazı emisyon profili göz önüne alındığında önemli olacaktır.

  • Klinker ve çimento üretimi: Yönetmeliğin Ek-1’inde açıkça belirtildiği üzere, günlük kapasitesi 500 ton ve üzeri döner fırınlarda veya günlük kapasitesi 50 tonu aşan diğer ocaklarda klinker üretimi faaliyetleri ETS kapsamındadır. Çimento, inşaat sektörünün temel girdilerinden biri olduğundan, bu madde, çimento üreticilerini doğrudan ETS’nin içine almaktadır. Klinker üretimi, çimento üretim sürecinin en enerji yoğun aşamasıdır ve yüksek sıcaklıklar (yaklaşık 1450°C) gerektirir. Bu durum, çimento fabrikalarının büyük miktarlarda CO2​ emisyonu salmasına neden olmaktadır. Dolayısıyla, çimento üreticileri, ücretsiz tahsisatlar, birincil ve ikincil piyasa işlemleri, esneklik mekanizmaları ve piyasa istikrar mekanizmaları gibi ETS’nin tüm hükümlerine tabi olacaklardır.
  • Günlük kapasitesi 50 ton ve üzeri döner fırınlarda veya diğer ocaklarda kireç üretimi
  • Günlük ergitme kapasitesi 20 ton ve üzeri cam elyafı da dahil olmak üzere cam üretimi
  • Günlük üretim kapasitesi 75 ton ve üzeri, özellikle çatı kiremitleri, tuğlalar, refrakter tuğlalar, karolar, taş ürünler veya porselen olmak üzere, pişirme ile seramik ürünlerin üretimi
  • Günlük ergitme kapasitesi 20 ton ve üzeri, cam, taş veya cüruf kullanılarak mineral elyaf yalıtım malzemesi üretimi
  • Toplam anma ısıl gücü 20 MW ve üzeri yakma üniteleri kullanılarak alçı taşının kurutulması veya kalsinasyonu veya alçı panoların ve diğer alçı taşı ürünlerinin üretimi

Bu faaliyetlerin ETS kapsamına alınması, ilgili tesislerin de emisyon izleme, raporlama, doğrulama ve tahsisat yükümlülüklerini yerine getirmesini gerektirecektir.

Maliyet ve Rekabet Üzerindeki Etkileri

ETS’nin getireceği en belirgin etki, emisyon maliyetleri olacaktır. Sera gazı emisyon izni almak, izleme planı hazırlamak, raporları doğrulatmak, ücretsiz tahsisat başvurusu yapmak ve gerektiğinde piyasadan tahsisat satın almak ek maliyetler doğuracaktır. Özellikle Kategori B ve C tesisler, belirlenen emisyon üst sınırını aşmaları durumunda tahsisat satın almak zorunda kalacaklardır. Pilot dönemde, bu tesislerin CO2 emisyonları için %100 ücretsiz tahsisat sağlanacak olsa da ilerleyen uygulama dönemlerinde bu oran değişebilir. Tahsisatların fiyatı, piyasa koşullarına göre belirlenecek ve bu da işletmelerin operasyonel maliyetlerini doğrudan etkileyecektir. Bu durum, inşaat ve inşaat malzemeleri sektöründeki firmaların üretim maliyetlerini artırabilir. Maliyet artışları, ürün fiyatlarına yansıyarak inşaat projelerinin genel maliyetini etkileyebilir. Ayrıca, ulusal ve uluslararası rekabetçilik üzerinde de etkileri olacaktır. Düşük karbonlu üretim teknolojilerine yatırım yapan firmalar, uzun vadede rekabet avantajı sağlayabilirken, bu dönüşümü gerçekleştirmeyen firmalar dezavantajlı duruma düşebilir.

Teknolojik Gelişim ve İnovasyon Teşviki

ETS, sektördeki firmaları daha temiz üretim teknolojilerine yatırım yapmaya ve enerji verimliliğini artırmaya teşvik edecektir. Özellikle döner fırınlarda alternatif yakıt kullanımı ve atık ısı geri kazanımı (WHR) sistemleri gibi uygulamalar önem kazanacaktır. Sera gazı emisyon izni almak için işletmelerin, sera gazı emisyonlarını izleme ve raporlama için yetkili personel veya ekip bulundurması zorunluluğu, sektörde uzman personel ihtiyacını artıracaktır. Bu durum, Ar-Ge ve inovasyon faaliyetlerini hızlandırarak, sektörün daha sürdürülebilir ve çevre dostu üretim yöntemlerine geçişini destekleyebilir.

Sektörel Farklılaşma ve Politikalar

Yönetmelik, alt tesis düzeyinde kıyas değeri hesabında “sektörel faaliyet katsayısı” gibi farklılıkları dikkate almaktadır. Bu durum, inşaat malzemeleri sektörünün farklı alt dallarına (çimento, kireç, cam, seramik vb.) özgü emisyon yoğunluklarının ve karbon kaçağı risklerinin dikkate alınarak tahsisat dağıtımının yapılacağı anlamına gelmektedir. Bu da sektör içi politikaların ve destek mekanizmalarının bu farklılıkları gözeterek şekillenmesini gerektirecektir.

Sonuç olarak, Türkiye Emisyon Ticaret Sistemi, inşaat ve inşaat malzemeleri sektörünü, özellikle çimento, kireç, cam, seramik ve alçı üreticilerini doğrudan etkileyecektir. Bu etki, artan operasyonel maliyetler, teknolojik dönüşüm ihtiyacı ve sürdürülebilir üretim pratiklerine geçişin hızlanması şeklinde ortaya çıkacaktır. Sektörün, yeni düzenlemelere uyum sağlamak ve rekabet gücünü korumak için enerji verimliliği, yenilenebilir enerji kaynakları ve düşük karbonlu üretim teknolojilerine yönelik yatırımlarını artırması gerekmektedir.


YORUM

  1. Yönetmelik, pilot dönemi 2026-2027 yıllarını kapsayacak şekilde belirliyor ve bu dönemde Kategori B ve C tesislerine %100 ücretsiz tahsisat sağlanacağını belirtiyor ancak pilot dönem sonrası, yani 2028’den itibaren başlayacak birinci uygulama döneminde ücretsiz tahsisat oranlarının nasıl belirleneceği açıkça belirtilmiyor. “Ücretsiz tahsisat oranı belirlenir” ifadesi geçse de, bu oranın zaman içindeki düşüş eğilimi, sektörler arası farklılaşma veya AB ETS gibi diğer sistemlerdeki uygulamalarla uyumu gibi detaylar eksik kalmış. Bu belirsizlik, işletmelerin uzun vadeli yatırım kararlarını etkileyebilir.
  2. Yönetmelik, “sektörel faaliyet katsayısı” tanımında karbon kaçağı gibi sektörel farklılıkları dikkate almaktan bahsediyor ancak, karbon kaçağı riskinin azaltılmasına yönelik somut mekanizmalar veya AB’nin Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM) gibi uluslararası uygulamalarla entegrasyona dair detaylar yetersiz kalmış. Özellikle çimento gibi karbon yoğun sektörlerde, bu riskin doğru yönetilmesi uluslararası rekabetçilik açısından hayati önem taşımaktadır.
  3. “Bankalama” (tahsisatların sonraki yıllarda kullanılması) ve “ödünç alma” (gelecek yılın tahsisatlarının mevcut dönemde kullanılması) gibi esneklik mekanizmalarından bahsediliyor, ancak bu mekanizmaların hangi koşullarda, hangi sınırlar dahilinde uygulanabileceğine dair detaylar yeterli değil. Özellikle piyasa dalgalanmalarını dengelemek ve işletmelere adaptasyon süresi tanımak için bu esnekliklerin açıkça tanımlanması önemlidir. Pilot dönemde karbon kredisi kullanım yoluyla denkleştirme yapılmayacağı belirtilse de , genel denkleştirme kuralları ve karbon kredilerinin kullanımına ilişkin detaylar daha spesifik olabilir.
  4. Yönetmelik, izleme, raporlama ve doğrulama süreçlerini detaylı bir şekilde açıklıyor ve doğrulayıcı kuruluşların bağımsızlığına vurgu yapıyor, ancak bu süreçlerin sahadaki uygulanabilirliği, denetim sıklığı, yaptırımların caydırıcılığı ve uluslararası en iyi pratiklerle uyumu konusunda daha fazla açıklık getirilebilir. Özellikle küçük ve orta ölçekli işletmelerin (KOBİ’ler) bu süreçlere adaptasyonu için destekleyici mekanizmaların olup olmadığı net değil.
  5. Yönetmelik, tahsisat fiyatının Birincil Piyasa ve İkincil Piyasa’da oluşacağını belirtiyor. Fiyat istikrarını sağlamak amacıyla “Piyasa İstikrar Mekanizması” ve “Piyasa İstikrar Rezervi” oluşturulacağı ifade edilmiştir. Bu, piyasadaki aşırı fiyat dalgalanmalarını önlemek için standart bir uygulamadır. Ek rezerv kullanımı için belirlenen fiyatlandırma mekanizması ilginçtir: son 3 aya ait birincil ve ikincil piyasa ağırlıklı ortalama tahsisat fiyatının yüksek olanının %50 fazlasına denk gelecek şekilde belirlenir. Bu, ek rezervin acil durumlarda kullanılması ve piyasaya ek bir maliyet yükü getirmesi gerektiği felsefesine uygun, ancak işletmeler için nispeten yüksek bir maliyet anlamına gelebilir.
  6. “Tamamlayıcı Karbon Fiyatı” uygulaması, tahsisat teslim yükümlülüğünü yerine getiren işletmelere, talep etmeleri halinde, ek bir karbon fiyatı tanımlanmasını öngörüyor. Bu mekanizma, işletmeleri emisyon azaltımına daha fazla teşvik etmek için kullanılabilir bir araçtır ve elde edilen gelirin işletmelerin faaliyet gösterdiği sektörlerde kullanılması esastır. Bu, karbon fiyatından elde edilen gelirin tekrar sektöre aktarılması açısından olumlu bir döngü oluşturabilir.
  7. Karbon Piyasası Kurulu’nun asgari ve azami karbon fiyatı aralıklarını belirleme yetkisine sahip olması, piyasayı aşırı düşüşlerden veya tavan fiyatlardan koruyarak öngörülebilirlik sağlayabilir ancak, bu aralıkların neye göre belirleneceği ve piyasa dinamiklerine ne kadar hızlı adapte olabileceği, pratikteki etkinliğini belirleyecektir.

Loading

BetonveCimento.com için Patreon üzerinden destekte bulunmak ister misiniz?
Become a patron at Patreon!

By Yasin Engin

İnş.Yük.Müh. olan Yasin Engin, lisans ve yüksek lisans eğitimini Boğaziçi Üniversitesi'nde tamamlamıştır. 21 yıldır beton ve çimento sektöründe çalışmaktadır. Özel sektör kariyeri sonrası 2020 yılından beri sektörel danışmanlık hizmeti vermektedir. Web sitesindeki tüm yayınlar Yasin Engin tarafından paylaşım amacıyla hazırlanmıştır. Yayınlar kaynak gösterilerek kullanılabilmektedir. (yasin.engin@gmail.com)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlginizi Çekebilir
1. Giriş İklim Kanunu'nun temel amacı, "yeşil büyüme vizyonu ve…
Cresta Posts Box by CP